-----Wolfram Eberhard
“Modern ülkelerin
birçoğu Sinoloji ile, yani Çin’in tetkiki ile meşguldur. İlk Sinologlar Fransızdı. İngilizlerle Almanlar ve Amerikalılar,
daha sonra Japonlar bu ilmi benimsemiş bulunuyor. Sinoloji ile meşgul ülkelere
bakarsak, bunların kısmen Çin’e hakim olmuş veya hala olmakta bulunmuş ülkeler
olduğunu görürüz. Japonya, Fransa, Almanya, İngiltere veya Rusya misal olarak
verilebilir. Bunların Çini iyi anlayabilmek için malumat elde etmek istediği
tabiidir. Böylece, Çinle olan münasebetleri de gelişebilirdi. Diğer taraftan
Hollanda ve Amerika gibi, sömürgelerinde veya ülkelerinde çok miktarda Çinli
bulunan devletler de bunlarla meşgul olmakta ve Sinolojiye çok önem
vermektedir.
Fakat Türkiye
için bu sebepler bahis konusu değildir. Çünkü Çinle ne hem huduttur ne de orası
hakimiyetimiz altındadır. Buna rağmen Türkiye’de bir Sinoloji kürsünün kurulmuş
olması, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni kuran ve kürsüyü açanların belirli
bir hedef gözettiklerini gösterir. Kendimize bu hedef nedir diye sorabiliriz.
Bu soru ile
alakadar diğer bir soru sorulabilir ki o da Türkiye’de Sinoloji’nin kendine has
bir şekli olmalı mıdır?
Bu hedefin
açıklanmasını temin eden cevap Türk tarihi okutan bir müessesede Sinoloji’nin
de okutulmasının lüzumu tespit edilerek verilebilir. Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesine Türk Tarihini tetkik vazifesi verilmiştir. Buna Sinoloji de yardım
etmelidir. Çin Türkiye’den bu kadar uzak olduğu için bu biraz garip gelecektir,
fakat aşağıdaki noktalar göz önünde tutulunca konu daha iyi anlaşılacaktır.
Yunanca ve
Latince Avrupa tarihi için mühim olduğu gibi Sinoloji de Türkler için mühimdir.
En eski Türklerde hayat şartları yazıya lüzum göstermiyordu. Sonra şartlar
değişti ve yazı yazamayan Türk kavimleri olduğu gibi yazı yazmasını bilenler de
meydana gelir. Bunların yarattığı eserlerin çoğu tamamen veya kısmen
kaybolmuştur. Eski Fransa tarihinin Fransızlar tarafından değil Romanlılar
tarafından meydana getirilmiş olması gibi eski Türk tarihi de Türkler
tarafından yazılmayıp, Çinliler tarafından yazılmıştır. Tabii bu, Türklerin
Orta Asya’da yaşadığı zamanlar ve Orta Asya’da hala yaşayan Türkler için
geçerlidir. Daha sonraki Türk kavimleri hakkında muhtelif kaynaklardan malumat
elde edebiliriz. Fakat Hsiung-nu’lar (Hunlar) gibi zaman zaman bütün Orta Asya’ya
hakim olan bir devletin tarihi hakkında Çin kaynakları dışında hemen hiçbir
yazılı malumat yoktur. Avrupalı araştırıcılar, Hun tarihi, Hunların kendi tarihlerinde
rol oynadıkları müddetçe alakadar etmiştir.
Avrupa edebiyatında
Türklerin yüksek kültürlerinin, hatta sadece kültürlerinin bile inkar edildiği
düşünülürse, bu tetkike verilen önemin haklı olduğu kolayca anlaşılır.